9 Kasım 2011 Çarşamba

başlarken yazılan son

             
Kadının gözünde acısına panzehirsiz yüzyılın ihaneti  ve adamın dilinde yarattığı hayal kırığının vehameti..sıradan olması gereken herhangi bir  Pazar akşamı ,masa üzerinde iki kişilik servis ve mantarı tırbişonda kalmış yarımdan biraz fazla (iş ziyareti sonrası dönüş yolunda alınan)şirincenin güzelim şaraplarından biri,özene bezene yapılan yemekler- kırılan kalbin aksine- soğumaya yüz tutmuş ve tek bir kadeh yer ile yeksan...
‘bana herşey seni hatırlatıyor’ lafının farkındalık eşiği çoktan aşılmış halde çöp kovasını süsleyen anılara bakıyordu kadın,gözyaşları  her bir anı ile akıyordu- ardından içkanaması devam eden can ağrılarının dayanılmazlığına boğuldu.dizlerinin üzerinde doğrulamayaşının verdiği kalp ağrısı katlana dursun bi köşede , aniden çalan telefonuna doğru seyirtti...
Duymak istediklerini söylemesi gereken ‘masadaki ikinci servisin sahibi’ telefonun diğer ucunda fısıldıyordu ağlamaklı ve acı dolu bir sesle ; ‘affına sığınmak mülteci yapsa da beni vatansız değilim dedi...hep utançla yaşanmaz Ceyda’m , bir kalbe iki aşk’ı sığdıramadığımda anlamalıymışım di’li geçmiş zamanın kahramanı olmak yetmeliymiş...
Toprağa damlayan ‘kan kırmızı’ (tarifi gereksiz) kolundan akana baktı bi an için rıfat..temmuz ortası sıcağında üşüdüğünü hissetti,hasat mevsimiydi köyünde şimdi’ki yaban,dedesinin bağ evinde ceydaya kahvaltı hazırlayışı geldi hatrına ve gülümsedi bi anlığına miş li geçmiş zamandakinden güzel...
Yere kalpaklanan bir beden,elindeki telefonun diğer ucunda yaşaması için tek neden; titreyerek sesi ve ürkek olabildiğne nefesi şöyle dedi ;
-birbirimizin herşeyi olamasak da biz tek bişey olabiliriz...rıfat....rıfat bişey de ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder