18 Kasım 2011 Cuma

farklı hayatların sorunları

bazı süreçler esir eder ruhlarımızı , farklı zamanlarda farklı hikayeler yaşarız kafamızda ya öyle anlardan birindeyim yine...Amerika'da bir kadın gündelik şık kıyafetleri içinde işe giderken aklındaki sorular ve içinden çıkamadığı cevaplar farklıdır Zimbabwe'de bilmem kaçıncı çocuğuna hamile doğum kontrolden bi haber bir deri bir kemik olan kadının aklındakilerden,ve orta doğuda bir adam hergün bombalardan ırak olmayı dileyerek eve yemek götürmeye çalışırken kapılır karamsarlığa.. hiçbirimizin derdi tasası aynı olmasa da hep bi sorunsalın içindedir aklımız..bir umut vardır doğrudur ama her diyarda umut hep belli bir zümrenin kontrolündedir yeşilçam öldüğünden beri...

9 Kasım 2011 Çarşamba

başlarken yazılan son

             
Kadının gözünde acısına panzehirsiz yüzyılın ihaneti  ve adamın dilinde yarattığı hayal kırığının vehameti..sıradan olması gereken herhangi bir  Pazar akşamı ,masa üzerinde iki kişilik servis ve mantarı tırbişonda kalmış yarımdan biraz fazla (iş ziyareti sonrası dönüş yolunda alınan)şirincenin güzelim şaraplarından biri,özene bezene yapılan yemekler- kırılan kalbin aksine- soğumaya yüz tutmuş ve tek bir kadeh yer ile yeksan...
‘bana herşey seni hatırlatıyor’ lafının farkındalık eşiği çoktan aşılmış halde çöp kovasını süsleyen anılara bakıyordu kadın,gözyaşları  her bir anı ile akıyordu- ardından içkanaması devam eden can ağrılarının dayanılmazlığına boğuldu.dizlerinin üzerinde doğrulamayaşının verdiği kalp ağrısı katlana dursun bi köşede , aniden çalan telefonuna doğru seyirtti...
Duymak istediklerini söylemesi gereken ‘masadaki ikinci servisin sahibi’ telefonun diğer ucunda fısıldıyordu ağlamaklı ve acı dolu bir sesle ; ‘affına sığınmak mülteci yapsa da beni vatansız değilim dedi...hep utançla yaşanmaz Ceyda’m , bir kalbe iki aşk’ı sığdıramadığımda anlamalıymışım di’li geçmiş zamanın kahramanı olmak yetmeliymiş...
Toprağa damlayan ‘kan kırmızı’ (tarifi gereksiz) kolundan akana baktı bi an için rıfat..temmuz ortası sıcağında üşüdüğünü hissetti,hasat mevsimiydi köyünde şimdi’ki yaban,dedesinin bağ evinde ceydaya kahvaltı hazırlayışı geldi hatrına ve gülümsedi bi anlığına miş li geçmiş zamandakinden güzel...
Yere kalpaklanan bir beden,elindeki telefonun diğer ucunda yaşaması için tek neden; titreyerek sesi ve ürkek olabildiğne nefesi şöyle dedi ;
-birbirimizin herşeyi olamasak da biz tek bişey olabiliriz...rıfat....rıfat bişey de ....

4 Kasım 2011 Cuma

elma !

keşke hiçbir topuk sesine aldanmamış olsaydık... ve hiçbir cilveye kanmamış.zevkler uğruna en az kadınlar da bizim kadar suçlu olmamış olsaydı ve keşke tek bir gece bu kdr cezbedici olmasaydı..maalesef kalp ikinci planda kaldığından beri dünyanın kanunu böyle denilerek akışına bırakınca hayatı, bambaşka bedenlerin yanında uyanır olduk..saçı kaşı gözü değişse de orgazm sonrası değişmedi hislerimiz, ama yasak olan adem'i cennetten kovdurduysa bize bunları yaptırması çok da anormal değildi.

hata..

yardım etmezsen kalkamam diye söylenmekten vazgeçeli çok oldu.herhangi bir insanın herhangi bir teveccühüne sırt çevirmeyi alışkanlık edindiğimizden beri yalnız kalmaya mecbur kalışımızı gene kendimiz hazırladık..kalabalıktan kaçtık ama bir dost'a sığınmadık,acizlik olarak görülür diye reddettik bize uzanan elleri ve böyle böyle öldürdük ruhumuzdaki son sevgi kırıntılarını.istemediğimiz şeyler yaşamadık,başından beri biz sebep olduk tüm olanlara ve ne kadar uzağa saklamaya çalışsak da hatırladıkça kanattık yaralarımızı.biz özgür olamadık hiç,hatalarımızın tutsağı kaldık hep ..